Ana içeriğe atla

AYRILIKÇILAR DÜNYASI

  Küresel dünya demek yerine birbirinden ayrılmış ülkeler dünyası demeyi tercih ediyorum.Bazı konuşmalar vardır ve insanların ağzını açık bıraktırır, Küresel Dünya ikilemesi birazda bu şaşaya benziyor ama değil...Birbiri içine geçmiş bir dünya, neyin ne olduğu belli olmayan ayrılıkçı toplumlar dört mevsimi bir arada uyaşamaktan nefret eden akıllar...
  Herkes, aklı başında olanlar, dünya barışı, toplumların kardeşliği ve insanlar arasında dostluk yargısını benimser başarınının ve kazanımların adil hükümler çerçevesinde olmasını ister.Ancak Yeni Türkiye tabiri gibi Yeni Dünya tabirini kullanacak olursak insanların büyük bir bölümünün neye hizmet ettiğini anlayamayız.
    Dünya, manevi açıdan baktığımızda büyük bir lütuf Yüce Yaratıcıdan, şu anda ise; sadece bir savaş , paylaşımsızlık , bencillik, düşmanlık, ayrımcılık ve akla gelen başka benzer kelimeler halkası.Neden böyle diyorum çünkü Orta Doğu'da yaşananlar Libya, Mısır , Tunus , yakın zamanda Suriye vs iç karışıklıklarla dolu ve bunlar Müslümanlık inancını benimseyenler, birbirini öldürenler.Bunu tetikleyen kim vardır bilinmez ama arkası kesilecek gibi görünmüyor.Işid alttan alta faaliyetlerini devam ettiriyor, heyecanı gittiği için çok takip etmiyoruz ama kontrol altında tutulmayacak biçimde maddi ve sayısal büyümeye devam ediyorlar.Dünya hatta hemen dibindeki Türkiye için büyük tehdit.Görmezden geliyoruz ya da sadece kınıyoruz ''Müslüman Teröristleri'' Çünkü onlarda müslümanlığı kullanıyorlar ve öldürmeye devam ediyorlar.Bugün milyonlarca insan evinden yuvasından ayrı diğer ülkelerin aşağılar gözlerinin yanına sığındılar, çaresiz bir şekilde, bizim kitabımızda bu yazmaz.Orta Doğuda karışıklık sürmeye devam ederken, ülkemize dönüp bakalım ; Müslümanlığın altına sığınmış cehaletle dolup taşan bir dolu insanımız var , bütün yanlışları destekleyen meşru olduğuna inanan; oysa Müslümanlığın ilk emri ''Oku''dur, cehaleti istemez.İnsanlar herbir şeyden habersiz körü körüne bağlanmaktan ve bu yolda yok etmekten acizlik duymaz aksine galip hissederler ve peşlerinden kaybettikleri ve kaybettirdiklerini düşünmezler.
    Bir dolu karışıklık devam ederken yine Müslümanlık çatısı altına gizlenip Müslümanlığın fıtratında olmayan birşey yaşandı.Pariste bir karikatürist ve 11 kişi öldürüldü.Hz. Muhammedin karikatürünü çizdiği için öldürüldü kutsalı aşağıladığı için öldürüldü ama can almak Allaha mahsusken bunu amaçsız kendine amaç edinen insanlar tarafından...Ele hiçbir şey geçmeyecek aksine bu durum dinimizin suçlanmasına sorgulanmasına neden olacak.Müslümanlıkta masumları öldürmek yoktur.
     Bu yaşananları kınamak yerine desteklemek ayrı bir cehallettir ve birazcık takip ettiğiniz zaman göreceksiniz ki yaşananlardan zevk alan , bizden olmayan ölsün diyen, kin ve nefret dolu bir cahillerimiz var.Son olarakta bütün bu yaşananlarla alakalı Müslümanlığı kötü göstermek için bşkslsrı yaptı diyen senaristlerimiz var.Şunu hatırlatmak isterim sen ne kadar inanmayıp farklı yorumlasanda bütün dünya İslamcılar yaptı diye konuşuyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ATATÜRKÜ ANLAMAK

Bugün 10 Kasım Ata'nın ölümünün 81. Yıl dönümü.İçimizde hissettiğimiz hüznün ve yaşattığı sonsuz özlemin tarifsiz olduğunu unutmadan "ancak yüz yılda bir yer yüzüne böyle biri gelir" denen Ata'mızı saygı ve özlemle tekrar anıyorum. Ne zaman önemli bir gün olsa ülke adına ve ne zaman milli duygularımızı kabartan anlar yaşasak aklımıza gelir Atatürk, peki neden aklımıza gelir? Atatürk'ün bir Osmanlı Askeri olarak önemli başarılara imza atarak karşımıza çıktığı  savaşlar vardır, Çanakkale Savaşı Destanı gibi... "Cephaniz yoksa süngüleriniz var." Osmanlı'nın hasta adam olarak nitelendirildiği dönem ülkenin bir çok yeri işgal altında ve pazarlık masasında görüşüldüğü dönemde Atatürk Kurtuluşumuzu simgeleyen mücadelemizi başlatıyor.Lozanda son bulan bu mücadelenin ardindan Cumhuriyetin ilanı ile bu zaferler taçlanmış artık insanlar kendi ülkelerinde sömürge güçlerin boyunduruğu altında değil kendi anavatanlarında kendi cumhuriyetleri içerisinde

Antika Sandalye Hikayesi

Genç adam, antika  merakı sebebiyle ülkenin en ücra köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği antika malları yok pahasına satın alarak kazanç elde ediyordu. Kış kıyamet demeden sürdürdüğü seyahatler sırasında başına gelmeyen kalmamış gibiydi. Fakat bu seferki hepsinden farklı görünüyordu.  Yolları kapatan kar yüzünden arabasını terk etmiş ve yoğun tipi altında  donmak üzereyken, bir ihtiyar tarafından bulunup onun kulübesine davet edilmişti. Yaşlı adam, antikacının yürümesine yardım ederken: - Günlerdir hasta olduğumdan, odun kesmek için ilk defa dışarıya çıktım, dedi. Meğer seni bulmak için iyileşmişim. Diz boyuna varan karla boğuşup kulübeye geldiklerin de, antikacının beyaz göre göre donuklaşan gözleri fal taşı gibi açıldı. Odanın orta yerindeki kuzinenin etrafını saran  üç-dört sandalye, onun şimdiye kadar gördüğü en güzel  antikalar olmalıydı. Saatlerdir kar içinde kalan vücudu bir anda ısınmış, buzları bir türlü çözülmeyen patlıcan moru suratını ateşler kaplamıştı. Yaşlı a

DÜŞÜNCE VE FİKİR YAYMA ÖZGÜRLÜĞÜ

Gündemin en yoğun başlığı ifade hurriyeti bu konuda aslolan davranış özgürlük ilkesiyle örtüşmeliyken ülkelerin yönetim şekline ya da devlet otoritesine göre yaklaşımlar kendi içlerinde şınırlandırılmıştır.Bu belli sebepler doğrultusunda hem AİHM hem AB maddelerine bakıldığında düşünce özgürlüğünün ya da fikir yayma özgürlüğünün hangi noktalarada ne kadar uygulandığı gözlemlenebilir ancak biz 1982 anayasasıyla beraber hayatımızda yer alan bu başlığın anayasal düzende ne ifade ettiğıne ve nasıl sınırlandırıldığına bakalım. Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü,radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düze