Türkiye’de birçok sektörde geçtiğimiz yıllarda büyük devrimler yaşandı. Yakın zamana kadar yeme-içme sektörü bu değişimin dışında kaldı. Halbuki sektörün büyük sermayenin yönlendirmesine ihtiyacı var. Küçük sermayeli yerlerin tüm parasını açılışta harcayıp malzeme alacak parası bile kalmadığına şahit olduk. Böyle yerler 6 ayı görse belki tutacak ama ancak 2-3 ay dayanabiliyor. Ben büyük sermayenin sektöre girmesini hem profesyonelleşme hem de kalite anlamında sonuna kadar destekliyorum. Büyük sermaye yurtdışında da iş yapıyor. Markalar yurtdışına açılma fırsatıda buluyor bu yatırımlar sayesinde. Önümüzdeki dönemde daha birçok işadamının sektöre yatırım yapacağını düşünüyorum. Bunun yanında sadece yerli değil yabancı fonların, özellikle de Arapların bu alanda yatırım yapacağını düşünüyorum. Şu anda sektörde yüzde 90 amatör ruhla iş yapılıyor. Şu an için daha çok lükse yatırım yapılsa da ileride orta segment ve ‘fast-food’a da yayılacak bu yatırımlar. Bu da tüketici için çok olumlu olacak. Tüketici daha sağlıklı ve kaliteli yemeğe daha ucuza ulaşabilecek. Biz tedarikçiler için de büyük sermaye ile çalışmak daha avantajlı. Paramızın batma riski olmuyor. Vergi kaçırılıyor, SGK’sız işçi çalıştırılıyor. Büyük grupların girmesiyle ise sektör kayıtdışıyken kayıt altına alınacak. Bu da devlet açısından muazzam bir fayda sağlayacak.
Genç adam, antika merakı sebebiyle ülkenin en ücra köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği antika malları yok pahasına satın alarak kazanç elde ediyordu. Kış kıyamet demeden sürdürdüğü seyahatler sırasında başına gelmeyen kalmamış gibiydi. Fakat bu seferki hepsinden farklı görünüyordu. Yolları kapatan kar yüzünden arabasını terk etmiş ve yoğun tipi altında donmak üzereyken, bir ihtiyar tarafından bulunup onun kulübesine davet edilmişti. Yaşlı adam, antikacının yürümesine yardım ederken: - Günlerdir hasta olduğumdan, odun kesmek için ilk defa dışarıya çıktım, dedi. Meğer seni bulmak için iyileşmişim. Diz boyuna varan karla boğuşup kulübeye geldiklerin de, antikacının beyaz göre göre donuklaşan gözleri fal taşı gibi açıldı. Odanın orta yerindeki kuzinenin etrafını saran üç-dört sandalye, onun şimdiye kadar gördüğü en güzel antikalar olmalıydı. Saatlerdir kar içinde kalan vücudu bir anda ısınmış, buzları bir türlü çözülmeyen patlıcan moru suratını ateşler kaplamıştı. Yaşlı a
Yorumlar
Yorum Gönder